SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

MELAHİM BAHSİ

<< 4337 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ الْحَنَّاطُ عَنْ الْعَلَاءِ بْنِ الْمُسَيِّبِ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِنَحْوِهِ زَادَ أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّهُ بِقُلُوبِ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ ثُمَّ لَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد رَوَاهُ الْمُحَارِبِيُّ عَنْ الْعَلَاءِ بْنِ الْمُسَيِّبِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ سَالِمٍ الْأَفْطَسِ عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ وَرَوَاهُ خَالِدٌ الطَّحَّانُ عَنْ الْعَلَاءِ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ

 

Ebu Ubeyde, İbn Mes'ud kanalıyla Rasûlullah (s.a.v.)'den önceki (4336) hadisin benzerini rivayet etti. Ravi şunu da ilave etti:

 

"......Ya da Allah bazınızın kalbini bazılarınınkine karıştırır. Sonra da onlara lanet ettiği gibi size de lanet eder."

 

Ebu Davud şöyle dedi: "Muharibi, Ala b. Müseyyeb'ten, O Abdullah b. Amr b. Mürre'den, O. Salim el-eflas'tan, O Ebu Ubeyde'den, Ebu Ubeyde de Abdullah'dan rivayet etti.

 

Ayrıca, Halid et-Tahhan, A'Ia'dan o da Amr b. Mürre vasıtasıyla Ebû Ubeyde'den rivayet etmiştir."

 

 

İzah:

Hadisten anladığımıza göre İsrail oğullarından bazıjarı; kötülük yapan, günah işleyen arkadaşlarını görürler onları yaptıklarından men ederler. Sonra da sanki hiçbirşey ol­mamış gibi onlarla birlikte otururlar yerler ve içerlerdi. Günahkârlara gö­nüllerinde hiçbir buğz ve kırgınlık beslemezlerdi. Bu yüzden Allah (C.C) kötülük yapmayanların kalplerini de kararttı, Onları da kötülük yapanlara benzetti. Böylece hepsinin kalpleri katılaştı, hakkı kabulden uzaklaştı. Birçok ayet-i kerime ve hadisi şerifte bir toplulukta işlenen günahlara karşı verilecek cezanın sadece kötülere yönelik olmayacağı, toplumun tümüne şamil olacağı bildirilmiştir. Buna sebep olarak da iyilerin kötülüğe mani olmamaları gösterilmiştir. Bu ayet ve hadislerden birkaçının meal­lerini görelim:

 

Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:

 

"Geldiği zaman sadece içinizdeki zalimlere mahsus olmayacak olan bir musibetten sakınınız." (el-Enfâl 8/25)

 

Şu hadisi şeriflerde aynı manaya delalet ederler:

 

"Allah c.c. umumun işlediği günahlar yüzünden suçsuzları ceza­landırmaz. Fakat aralarında günahın işlendiğini görür ve bunu en­gellemeye güçleri yettiği halde mani olmazlarsa müstesna."[Ahmed b. Hanbel, müsned V, 192.]

 

İbn Abbas (r.anhuma)'ın bildirdiğine göre efendimiz: "içerisinde sa-lih insanların bulunduğu bir belde halkı helak olur mu.?" sorusuna "evet" karşılığını vermiş, bunun sebebini soranlara da:

 

"Allah'a karşı yapılan isyanlar karşısında susmanız ve bunları umursamamanız buyurmuştur.[Gazzali, İhyâ-u ulumi'ddin, II, 376 (Taberani ve Bezzar'dan)]

 

Bu hadisten sonra gelecek olan hadis de aynı manaya delalet etmekte­dir.

 

Aliyyü'l- Karî, "İyilerin, ikrah olmadan ve kötüler kötülüklerine son vermeden günahkârlarla birlikte yemeleri ve içmeleri açık bir günahtjr. Çünkü Allah için buğzetmenin gereği, günahkârlardan uzak kalmak ve onları terke t m ektir." demiştir.

 

Hz. Nebi sonra Maide suresinin şu mealdeki ayetlerim okumuş­tur:

 

"İsrail oğullarından inkar edenler Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, başkaldırmaları ve aşırı gitme-lerindendi. Biribirlerinin yaptıkları fenalıklara mani olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi. Çoğunun inkar edenleri dost edin­diklerini görürsün. Nefislerinin önlerine sürdüğü ne kötüdür. Allah onlara gazab etmiştir, onlar azapta temellidirler.

 

Eğer Allah'a Nebie ve ona indirilen Kur'aıı'a inanmış olsa­lardı onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu fâsıtkır."[Maide 81]

 

Rasûlü Ekrem Efendimiz bu ayetleri okuduktan sonra ümmetine hita­ben tekitle ve yemin ederek: "İyilikle emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup hakka döndürür ve onu hak üzere tutarsınız" bu­yurmuştur. Bu rivayette, bu sözlerin karşıtı olan bölüm yer almamıştır.

 

4337 numaradaki rivayette ise bu sözlerin karşıtı: "Veya Allah bazınızın kalbini bazınıza karıştırır sonra da onlara lanet ettiği gibi size de la­net eder" cümleleri ile ifadelendirilmiştir.

 

Bu hadiste, emri bi'1-ma'ruf ve nehyi anil münker (iyiliği emredip kö­tülükten men etme)in müslümanların vazifesi olduğu görülmektedir. Ama bunun hükmü nedir? Bu konuda Aliyyü'1-Kari şöyle demektedir:

 

"İşlenen kötülük haramsa onu men etmek vaciptir. Kötülük mekruhsa onu men etmek menduptur. İyiliği emretmenin hükmü de ma'rufa tabidir. Eğer maruf vacipse emir vacip, mendupsa onu emir menduptur.

 

İyiliği emir ve kötülükten sakındırmanın şartı; fitneye sebebiyet ver­memesi, muhatabın denileni kabul edeceğinin zannedilmesidir. Onun ka­bul etmeyeceği zannedilirse, İslâmın şiarını göstermek için iyiliğin emre­dilip kötülükten sakındınlması gerekir. "Sizden her kim bir kötülük gö­rürse..." hadisindeki " her kim" sözcüğü, hitabın kadın-erkek, adil-fasık, çocuk-yetişkin herkese şamil olduğunu gösterir. Ama fasık olana emri bil ma'ruf ve nehyi anıl münkerde bulunması," insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyormusunuz ve yapmadıklarınızı niçin söylüyorsunuz" ayetleri gereğince uygun görülmemiştir."

 

Emr-i bi'1-ma'ruf ve nehyi ani'l münkerin hükmü, İslam âlimleri ara­sında ihtilaflıdır. Fahreddin Razi'nin, Tefsîr-i kebir (Mefâtihu'l-gayb)'in-de bildirdiğine göre, bazı alimler: "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder kötülükten nehyedersiniz."[Al-i İmrân 110] ayet-i kerimesine dayanarak emr-i bi'l Ma'ruf nehyi ani'l-münkerin farz-ı ayn olduğunu, kimi alimler ise; "Sizden hayra çağıran, doğruyu emreden ve ve fenalıktan men eden bir cemaat bulunsun...”[Al-i İmran 104] ayetinin ifadesi­ne bakarak farz-ı kifâye olduğun söylemişlerdir.

 

Bu ayetlerin tefsirinde, Ebu's-Sııud efendi de, yukarıda AIiyyü'i-Ka-ri'den naklettiğimiz sözlere benzer şeyler söylemiştir. Ebussûud şöyle de­miştir: "Vacip olan bir şeyi emretmek menduptur. Bütün kötülüklere ma­ni olmaya çalışmak ise farzdır. Çünkü Allah'ın kötü dediği herşey haram­dır.”

 

Emr-i bi'1-ma'rûf ve nehyi ani'l-münkerin yapılma mecburiyeti yuka­rıda da işaret ettiğimiz gibi bazı kayıtlarla bağlıdır. Bunlar sözün tesir edeceğinin bilinmesi, tesiri bilinmese bile kötü tepki görmeyeceğinden emin olunmasidır. Edilen nasihata küfürle veya kavga ile karşı gelinecek-se ses çıkartılmaz, sadece kalben buğzetmekle yetinilir.[Fahreddiner-Razi, Mefâtihu'l-gayb, III, 27.] Öyle kötülük­lerin işlendiği toplumlardan uzaklaşihr, yanlarında durulmaz.

 

İkinci rivayetin (4337 hadis) sonundaki talikta, Ebû Davud rivayetle­rin senedleri arasındaki ihtilafa işaret etmiştir. Buna göre Muharibi, Ala b. Müseyyeb ile Salim arasında Abdullah b. Amr b. Miirre'yi zikrettiği halde, Ebu Şihâb, Amr b. Mürre, demiş, Abdullah'ı anmamıştır. Halid el-Tahhân ise ikisine de muhalefet etmiştir. Çünkü o Salim'i anmamıştır.